Oğlumun kızgın bakışları |
Korkulan olmadı... İkinci gerilimin ardından, yeniden doktorumuzu ziyaret
ettik ve ısrarla çalışır
raporumu bile aldım. Yaptığı muayenede, su gelişi olmamasına rağmen, su
hacminde daralma olduğunu tespit etti (pazartesi). Bağımsız bir sağlık
kuruluşuna bir doğrulama testi için gittik (salı). Plesentanın
etrafındaki beyaz hareyi gözlemliyebiliyoruk. Oğlumuzun kafası, göğsümün
altında sıkışmış, su hacmi azalmıştı. Kontrolü yapan uzman, erken doğum yapmak
zorunda kalabilirsiniz dediğinde, henüz durumun ciddiyetinin farkında değildim.
Bir kaç hafta daha bekleyelim, ne yapalım erken doğsun gerekirse, ona bir zarar
gelmesin de, diyordum çıkışta. Doktorum raporları görünce,
NST (non stress test) yapılması gerektiğini söyledi ve hastane
koridorlarını arşınlamaya başladık (çarşamba/perşembe). Perşembe günü bebeğin
ciğerlerinin gelişmesi için Celestone
isimli ampülü kullanmamız gerekir dediklerinde bile başımıza gelebilecekleri
hayal edemiyordum. İlacın ilk dozu yapıldı (perşembe)... İlacın ikinci dozu
yapıldı (cuma)... Hala bebeğimi en aznından 34'üncü haftaya kadar
taşıyabileceğime, "delice" inanıyordum. Onu almalarını hayal bile edemiyordum.
Belki de kendisi doğuverirdi. Onunla karnımda geçireceğim her dakika çok ama
çok önemliydi.
5 Ağustos Cuma gecesi, epeydir bir araya gelmeyi hayal ettiğimiz kalabalık
bir arkadaş grubu ile buluşmak için, işten eve dönmedim. Bu arada benden önce
doğum yapacak olan arkadaşım herkesle vedalaşırken, ben de belki yakında doğum
yaparım falan diyordum. sessiz sessiz yutkunarak. Eşimin de işlerinin bitmesini bekliyordum ofisteki
odamda. Doktorum aradı. Her zamanki serin kanlı tavrı ile bana durumu anlatmaya
çalıştı. Bense ısrarla olmaz, olmaz, biraz daha kalmalı olmaz diyordum.
Yapamazdım... Veremezdim... Üstelik daha hastaneye karar vermemiş, doğum için
hiç bir hazırlık yapmamaıştık. Narkoz fobim vardı ya da öyle sanıyordum. Çocuğun odası bile yoktu...
Odası mı? Zaten onun acelesi de yoktu...
Telefondaki ses; "üzgünüm, sen şimdi biraz ağla, sakinleş, yakınlarına haber
ver, ben senin için hastanede bir oda, bebek için de küvöz ayırttım. Sabah
sekizde bir ameliyatım var, erteliyip seni alalım" dedi.
Ben sustum...
Küvöz mü? Neden ihtiyacı olsun ki ona?
Hiç bir şey düşünemiyordum ve o gece bir kaç ay sürecek bir kabusa
dönüşecekti..
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder