2 Aralık 2011 Cuma

1900 GR



   İlk haftanın, süt sağdın, götürdün, ay benimki azıcık, şu hanımınkini gördün mü koca bi poşet getirmişlerinin yerini, haydi çıksın artık, ne zaman çıkacak, neden çıkarmıyorlar, daha ne kadar kalacak, e bir şeyi yok ki, burada kalmasının ne anlamı var, -lar almılştı. Hastanede geçirdiğim biri küçük, ikincisi devasa ağlama krizi, arkadaş buluşmalarında kendini kocaman gülümsemelere bırakıyor, saçma sapan bir ruh hali ile ortalıkta dolaşıyordum. Dışarıdan nasıl görünüyordu bilmiyorum ama bu bir iki kriz hariç aslında oldukça iyi durumdaydım. İyi olmaya çalışıyordum.

İnsan böyle zamanlarda bencilleşir derler ya, yoğun bakım önü pek öyle olmuyor. Herkes birbirine yardım etmeye çalışıyor. Herkes en az sizin kadar endişeli. Herkes birbirinin çocuğuna üzülüyor. Konu evlat ya, "evlat" lafının geçtiği yerde dark side'ın işi olmuyor. Ağladığımı gören bir kadın yanıma geliyor, üzülme, inan hepimiz aynı durumdayız diyor. Teselli olmuyorum ama kırmak da istemiyorum durumdaşımı, gülümsüyorum. 

Yine ne zaman çıkacak konuşması yaptığımız bir sabah yoğun bakımdan arıyorlar, öd patlaması yerini inanılmaz bir telaşa bırakıyor. Gelin alın diyorlar, bebeğime dokunabileceğime bile inanamıyorum. Oto koltuğunu hazırlıyorum ama içine sığıp sığmayacağını bilmiyorum. Ne geçse elime alıyorum. Aylardır beklettiğim organik cicilerden de alıyorum. Bir de prematüre tulumu var. Berbat bir şey, üstelik minicik. Yok diyorum ya, olur bu yenidoğan giysileri. Kaç gündür hastanede...

1900 gr teslim alıyoruz oğlumuzu. Yenidoğan giysileri olmuyor, el kadar prematüre tulumunu giyiyor. İlk buluşmamız hayatımın en mutlu anı, onu yazacağım ama önce erken doğumla muhattap, bebeği yoğun bakımda kalan bir ailenin yaşaması muhtemel süreçleri yazayım;

  • Erken doğmun şoku,
  • Doğum& doğum sonrası ve yenidoğan bakımı konusunda bilgisizliğin getirdiği telaş,
  • Prematüre bir bebeğin yenidoğandan kat be kat zor olduğunun anlaşılması üzerine yaşanan derin kaygı, korku, endişe gibi bilumum duygular,
  • Bebek 500 gr da olsa hastaneden çıkmasını istemek,
  • Bebek çıktıktan sonra bakamadığınızı düşünüp hastaneye geri vermek istemek,
  • Hastane hastane, doktor doktor dolaşmak,
  • Girmediğiniz web sitesi, google'a sormadığınız soru bırakmamak, 
  • Onun bunun anlamadığınız doktora tezlerini okumak,
  • Hiç tanımadığınız doktorları bile arayıp soru sormak,
  • Eve tartı alıp almama kavgası yapma,
  • Bebeği uyandırmanın binbir yolunu aramak & bulmak,
  • Sürekli bebek iyi besleniyor mu diye endişelenmek,
  • Mamacı doktorlara direnmek,
  • Bebeğinzi diğer bebekler ile karşılaştırmak,
  • Bebeğinizin diğer bebekler ile karşılaştırılması,
  • 40'ının çıkması ile gelen rahatlama.

Rahatlama dediysem, öyle uzun süren bir şey değil, ilk dışarı çıkışınıza kadar sürecek sadece. Üstelik dışarı çıkıp çıkmama konusunda da sürekli kararsız kalacaksınız. 

Ha bu arada, koltuk bebeğe büyük geliyor, altına üstüne dünyanın şeyini koyuyorsunuz, olmuyor.  Bunun için satılan ve kolayca bulunabilen destekler var, alırsanız rahat edersiniz. Biz akıl edemedik. Hastane evimize yakın olduğu için, o an için en güvenli yer olan kucağımı kullandık oğlumu eve getirirken. 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder