23 Mayıs 2012 Çarşamba

TAM BIR EINSTEIN MAASALLAH!



Biraz da acı konuşalım; anlıyorum, hepimizin çocuğu birer Einstein ama ağır olsak ta keşke molla deseler.


beni alet etmeyin
Çocukluğumdan beri duyarım, etrafımda doğan neredeyse her çocuk ileri zekalı ve ben hiç anlamam, nedir bu halimiz? Elimizdeki bu Einstein stoğu ile nasıl bu kadar yavaş ilerliyoruz? Bebekleri bile yarıştırır olduk ya, vay halimize. Nedir alıp veremediğimiz bebeklerimizle, neden onları birer sınıfa dahil etmek istiyoruz minicik halleri ile anlamıyorum.

Bundan iki hafta kadar önce gözlemlediğim bir olay üzerine yazmak istedim; 

Bir hafta sonu, Erenköy sahilde Beyaz Fırın'da oğlumla keyif yapmaya gittim. (Arada beklerim!) Henüz uyuyordu bizimki, kahvemi aldım, bir şeyler okurken uyandı. Beslenme zamanı gelmişti, konuşa konuşa, şarkılar söylerek, cilveleşerek yemeğe başladık, ilgisi dağınıktı. Hemen yanımızda, iki yakın arkadaşı ile 3 aylık bir bebek annesi oturmuş, minik bebek hareketsiz, sessiz, annesinin sıcak kucağında, esen serin rüzgardan saklanmış duruyordu. Yabancı olmadığımız bir şeydir, biz bebekli aileler, hele de anneler birbirlerini görünce gülümser ya :), ben de göz göze gelince gülümsedim, kadın hışımla çevirdi kafasını. Neredeyse 1 saat yüzyüze oturmalarına rağmen özenle oğluma bakmaktan sakındı, kucağında hareketsiz duran kızını o kadar çok övmüştü ki, bir başkasının çocuğunun da iyi yanları olabileceğinden, bakarsa onları görme ihtimalinden korkar olmuştu.

"Çok akıllıydı çoooook" onun çocuğu, "Einstein'dı mübarek", "hiç biberondan süt içmiyor"du, bu bile "zeka pırıltısı"ydı mesela (ilk kez denediklerini bir kaç dakika sonra itiraf etti), "dünya güzeli"ydi, babası ona i-pad almıştı, "onu çözüyor"du şimdi, "annesinin i-phone'unu çöz"müştü, "oynuyor"du (program falan mı yazıyor anlamadım), "başka bir çocuk"tı o. "Oooo o başka"ydı.... Bambaşkaydı... Çok başkaydı....

Yerken üstümüz başımız batmıştı, umursamadık ikimizde, ben dalgınlaştım bir an, vay be dedim önce; analar neler doğuruyor, gülümsedim. Sonra o çocuğu düşünüp üzüldüm. Arkadaşlarına hava atmaya çalışan hırslı annesinin maskotu olacaktı bir ömür boyu, pembiş pembiş kıyafetleri giyip ablalara abilere dansını gösterecek, en iyi o dans edecek, tüm diğer kızları güzellikte geçecekti. Şimdiden bir i-pad'i olduğu için bundan sonra çıkacak hiç bir "i" ile tatmin olmayacak, e-karnesinde getiremediği her tam puan için depresyonlara girecek, özel öğretmenlerden bunalacak, çok istese de yurt dışına okumaya gönderildiğinde barmaid olarak çalışamayacak, annesini mutlu etmek için hep herkesi yenmeye çabasında olacak, ömür boyu da yenişemeyecekti. Sonra da kendi çocuğuma üzüldüm, aynı yıl doğmuşlardı, belki de aynı sınıfta okuyacaklardı, belki birbirlerine aşık oalcaklardı... Bir offf çektim.

İşte böyleydi hayat, ne yaparsam yapayım, yolları bir yerde kesicekti bu dünya güzelleri, zeka küpleri ile. Einstein analarının hırslarından koruyamacaktım bir şekilde çocuğumu.

Sonra sinirlendim, gidip kadına iki laf edesim geldi, hanım hanım diye başlayacaktım da ne diyecektim ki; kendine gel, minicik bebeni sabahın 9'unda yüzünde 10 kat makyajla kahvaltıya gelmiş, kıvırcığı bozulmasın diye artık perma yapılmış saçı ile Acun'un yeni formatlarından birinde yer alabilmek için o set senin bu seçme benim gezen, muhtemelen bebeğinin zekası umurunda bile olmayan,  velev ki o yarışmaya katıldı, paraları kazandı, o paraları hiç bir zeki çocuğun eğitimi için harcamayacak olan ana kıza atacağın havaya, hele de yan masada oturan ve senden hiç hoşlanmamış beni, o hiç bilmediğim yarışında yenme hırsına alet etme, mi diyecektim. Diyemezdim...

Sustum, şarkının (Hayko Cepkin&Kurtalan Ekspres - Yeni Bir Gün) devamını getirmem için agucuk bugucuk bir şeyler anlatan, bir  i-pad bile almadığım, hatta o gün yanıma ıslak mendil almayı unuttuğum için eve kadar üstü başı yemek içinde gidecek oğluma baktım, cadde cemiyetine rezil olur muydum acaba? Bir şey beklemeden, sadece benim bebeğim olduğu için, babasını da sevdiğim için :) onu seveceğime söz verdim, çünkü sevgi her şeyin ilacı, büyük bir koruma kalkanıydı, inanmalıydım.

Şarkımıza devam ettik, evimize gittik... Kimse yemek artıkları ile ilgilenmedi, çünkü biz dünyanın merkezi ya da insaların en önemli sorunu değildik.

1 yorum:

  1. off ne kadar haklısın benimde etrafımda çok onlardan. Hatta Bir gün Antalya havaalanından geliyoruz Doğa ozaman 8-9 aylıktı, sırada işlemlerimizi yapmak için bekliyorken önümüzde bir anne (misvettesi diyorum ben)ve kucağında doğa dan büyük bir kız çocuğu vardır. Doğa çok secaktır dışarıya helede çocuklara karşı. Şöyle bir elini uzattı o küçük kızın elini tutmak için birde kendince seslendi ona.Annesi (gene müsvette diyorum) hemen irkildi kızını kucağına sakladı ve amann dedi ve kaçırdı çocuğunu sanki Doğa alıp parçalayacaktı kızını halbuki sadece iletişim kurmaya ve sevmeye çalıştı kız çocuğunu.Okadar sinirlendimki o kadının yaptığına gidip aynen elimi belime koyup hem kavga edip hemde çocuklar ve bebekler için iletişim kurmanın ne kadar önemli olduğunu ve kızını böyle saklamaya devam ederse hayatı boyunca kendine güvensiz ve asosyal bir kız haline geleceğini söyleyecektim ama vazgeçtim.

    YanıtlaSil