27 Kasım 2012 Salı

ZAMANE KIZLARI

Nefis makarna
 
Ahhh biz zamane kızları ahhh!
 
Yemek yok, temizlik yok, çocuğumuzu da başkasına baktırıyoruz. Analarımız, ninelerimiz tek başlarına kaç çocuk büyütüp, evin işini, aşını, kocasının söküğünü, çocuğunun ödevini ayırmadan koştururdu ya. Bitmişiz biz... Bu hikaye ise hiç bitmez....

Bir önceki postumda yazmıştım tavuk şaşkınlığımızı. Anadoluda büyüdüm ve pek şaşırmamalıyım aslında böyle şeylere. Hep vejeteryan olmak isteyip te olamayan iflah olmaz bir et bağımlısıyım ben. Et'in bir kaç çeşidi hariç neredeyse her cinsini tüketiyorum. Çocukken de anneannemin köyünde falan hep anneannemin yetiştirdiklerini yerdik, çeşit çeşit :( Keza arkadaşların  anneanne / babaannelerinin dağ köylerindeki evlerine ziyaretlerimizde tükettiklerimiz... Bahsetmesem daha iyi. O kadar uzun zaman olmuş ki, tadını bile unutup suni tavuğa tavuk demişim yıllarca.  
 
Enfes fındık kreması
Sadece et mi? Hayır, tarhanasından, yoğurduna, peynirine, salçasına, zeytinine (ev kırması), her bir şeyimiz olabildiğince ev yapımı olurdu ben çok küçükken. Yumurtayı tavuğun poposundan alıp gönderen olurdu bir yerden. Sütü eve getiren yaşlı bir amcanın yanı sıra bir de komşusu vardı anneannemin, sağdırıp alırdı. Babaannem bir lezzet ustası olarak, inanılmaz yemeklere imza atar, bizi doyurur, dışarıda yemek yedirtmezdi. Sonra ne oldu, hangi politikalar yıktı devirdi çingilde yoğurt satan bakkallarımızı bilmem, plastikler girdi hayatımıza. Yıllardır ağzıma sürmediğim bir dönem müdavim olduğum kolalar (Dr bana çayı yasakladıktan sonra kolaya sardım, iyi mi etmiş düşünsün şimdi) cam şişeden plastiğe dönerken, biz de çeşit çeşit meyveli buz ve şekil şekil dondurmayı soktuk hayatımıza. Gelsin Tombiler gitsin Çerezzalar. Bakkalımızın rafları zenginleşir, çeşidi, rengi bol bir cazibe merkezine dönüşürken bir çocuk için, Barbi çıkartmalarını toplamak için yaptığımız alışverişin sayısı arttıkça yanında aldığımız ekstralar da arttı.  Unla şekerle aram hiç iyi değilken, yavaş yavaş kaynaştık. Süt hastasıyken, dondurma ile barıştık. Neyseki kolayı hayatımın çok az bir dönemi tükettim. Çerezzzzzler ise, neredeyse hiç çıkmadı. Kısacası ilk çocukluk yıllarımdan sonra, ben çok özensiz ve pis beslendim. Neredeyse hamileliğimin başlangıcına dek... Emzirme dönemi bitince ise pislik tam gaz...
 
Leziz Zeytin
Evet uzun bir giriş oldu. Aslında demek istediğim şu, hala kendimizi kurtarabiliriz ama biz bu düzenin, hayatımızın her yerine yerleştirilmiş milyonlarca uyaranın kölesiyiz. Çok ta çaba sarf edemiyoruz, iş stresi, evin stresi, hayatın stresi, yaşayanlar için İstanbul'un trafik stresi derken, bari çocuklarımızı biraz daha bilinçli yetiştirelim. Kendimiz yapalım. Çocuklarımız bizim az da olsa gördüklerimizi görmediğinden kıyaslama şansına bile sahip olmayacak. Kendimiz yaparken, aldığımız malzemeyi de sorup soruşturalım. Esnaf ta bilinçlenir yavaş yavaş belki böylece.
 
Bu postun başlangıcını yazdığım sırada, bu konuda ilk adımımı attım. Bolca mevsim sebzesi alıp, şoklayarak derin dondurucuya koydum. Bir hafta sonumu aldı. Sebzeleri ayıkla, gerekenleri doğra, parça parça şokla, paketle, yerleştir. Evet çok kolay olmadı ve ilk yılım olduğu için aslında az da yaptığımı fark ettim. Ben iki kişilik yapmışım, evde dört kişi oluyoruz bizim minno ile, seneye daha bol yapmalıyım, belki iki hafta sonumu alacak ama azimliyim.
 
İkinci adım annemden geldi. Domates almış kasa kasa. İşte o kısmında olmadığımdan ne kadar güvenilir bilmiyorum ama en iyi salçadan da iyidir. Püre yaptık, cam şişelere koyup dolaba kaldırdık. Bir kış yeter. Evet bunun için iki buzdolabı şart, ben öğrenci evimdeki dolabı kıyıp atamamıştım, şimdi çok işe yarıyor. Domates püresi macerası yaklaşık 3 gün sürdü.
 
Üçüncü adımda devreye giren anneannem oldu ve bize misssss tarhanasından yine bir kış yetecek kadar gönderdi. Çok yaşlandı artık ama uğraşmış, yine yetiştirmiş. Onu apartman dairesinde yapmak zor ama geniş bir terasınız varsa, size tarhana da, biber & domates salçası da kolay.
 
Dördüncü adımda teyzemin Mersin'den gönderdiği taze zeytin var. Onun yapımı bir hafta, zeytinlerin olması çok hafta. Tam zamanında zeytinler alındı, bir kaç günde kırıldı. Sonrasında da resmen turşusu kuruldu. Annem suyunu sürekli değiştiriyor. Acısını çıkarıyor.Detayları sonra başka bir postta paylaşırım.
 
Onun dışında ben de evde yiyip içtiğimiz şeyleri, doğalına dönüştürmeye çalışıyorum. En son tarifini bir başka blogdan aldığım kakaolu fındık kremasını yaptm. Tarifte neyle tatlandırıyordu hatırlamıyorum ama pekmezle de pek bir güzel oldu. Dün yeniden yoğurt mayalamaya başladım. Bir süredir organik morganik hazır yoğurtlara sarmıştık yine. Evde makarna yapıyoruz, hamurunu yoğurmak zahmetli ve şekil olarak ta belli sınırlar içerisinde kalmanız gerekiyor ama çok lezzetli.
 
Yine kısacası, bunlar benim atabildiğim küçük adımlar oldu. Siz belki daha büyüklerini atar, belki çok yaratıcı da olursunuz. Paylaşmayı unutmayın sevgili zamane kızları :)
 
 
 
 
 
 

1 yorum:

  1. Tavuğun poposundan yumurta diyince kendime güldüm, yazın ulukışla da teyzemin tavuklarından yumurta yedirirken kızıma bir gün önceden kalan yumurtaya taze demiyordum:):) istanbulda zahmetlerle ara bul köy yumurtasını, ne kadar taze olduğunu bile umursamıyorsun. Ama dolsun dondurucular, sonuna kadar destekliyorum seni, bana evdeki ekstra derin dondurucular yetmiyor ama hiç şikayetçi değilim, kışın yazdan kalma teyzemin bahçesinden çalma domateslerini fasulye biberlerini helede dağda kekiklerle beslenmiş koyunların etlerini kızıma yedirirken ki mutluluğuma değiyor bütün uğraşlar hele de bin bir zahmetle köyden gelen sütle yapılan yoğurtlar offff, hazırın yanına uğrayasın gelmiyor:) hiç üşenme bu kadar doldurdun ne olacak bunlar diyenleri de dinleme doldurrr:)

    YanıtlaSil