3 Ağustos 2012 Cuma

SİZ HİÇ TAVUK YEDİNİZ Mİ?




Ben yememişim. Yediysem de muhtemelen çok küçükken, hatırlama şansım yok.

Çok istememe rağmen, vejeteryan olamayan biriyim. Sanırım, sebze seven, bol bol ve çeşit çeşit tüketen nadir Adanalılardanımdır. Üstelik bir hayvanseverim. Aynı zamanda et de tüketebilen birisi olmak, hayatımdaki en büyük tutarsızlığım. Pek çok vejeteryandan duyarım, et yerine tükettikleri alternatif protein kaynaklarını anlatırlar, onaylarım ama yapamam. En büyük çocukluk üzüntülerimden biri, anneanemin bizim için yetiştirdiği pek çok çeşit hayvancağızı tüketmiş olmam.

Şimdi oğlumu da vejeteryan olmayan bir beslenme tarzı ile büyütüyoruz ama sebzece yoğun bir diet olamasına büyük önem veriyoruz. Doktorumuzun beslenme konusundaki  önerileriden biri, bebeğe et suyu yerine direk etin kendisini vermemiz. "Daha faydalı olan et suyu değil, etin kendisi" der. Biz de onu dinledik ve mini mini parçalar halinde verdik. Zeytin ve et, bizim taneli gıdalara kolayca geçişimizin iki kahramanı diyebilirim. Doktorumuzun bir önerisi de tavuktan uzak durmamız olmuştu.  Ben hamileliğim boyunca bir bilemedin iki, sonrasında da yine belki bir, iki olmak üzere yaklaşık 19 aydır çok sınırlı sayıda tavuk tükettim. Tavuk konusunu takip ederim, anlatırım. Daha önce tavuk çiftliğinde çalışan birisinden duyduklarımdan çok etkilendiğimden, Tavuk yemeyi bıraktım sayılır. Bu bir kaç tüketimim de "organik" ve "serbest gezinen tavuk" ibarelerinin yer aldığı güvenilir organik markaların, güvenilir piliçleriydi. Ne yazık ki, dün yediğim tavuk, benim için bu markaların güvenilirliğini tamamen zedeledi.

Teyzem cevval bir kadındır, mutfaktan çıkmaz. Anneannem ile birlikte salçasını, tarhanasını ve daha pek çok şeyini kendi yapar. O tarhanadan daha iyisini hiç yemedim. Anneannem tavuk da yetiştirir ve köy yumurtasını sevdiğimi bildiğinden, yumurtalarını ara ara bizim için gönderir. O bir süredir rahatsız, artık tavukları ile ilgilenemiyor ama teyzem, oğlum doğduğunda onun için 2 civciv beslemeye başlamış. Hani şu 1 ayda büyüyen tavuklara inat, oğlum bir yaşına girerken ancak büyümüş olan tavukları kesmiş, şoklamış, göndermiş Adana'dan. Şaşkınız!!!

İlk şaşkınlığımız: RENK

Annem paketi açtığında inanamadık. Resmen simsiyah bir tavuk etinden bahsediyorum. Beyaz et derlerdi ya hep, beyazdan kasıtları yediğimiz obez civcivlerin süt beyazı renkleri değilmiş. Oldukça koyu bir renk, kuzunun incik kısmına benzetebiliriz.

İkinci şaşkınlığımız: PİŞME SÜRESİ

Pişmedi. Gerçekten pişmedi. Düdüklüde pişirdi annem uzun uzun, hala sertti. Bana, bak bakayım şuna pişmiş mi, dediğinde az kalsın tüm tencereyi bitirecektim. Çocuğun ilk payını lüp diye mideye indirdim, pişman değilim.

Üçüncü şaşkınlığımız: TAŞ GİBİ KEMİK

Ben küçükken tavuğun beyaz etini ayırır, kemikli yerlerini yemeyi severdim. Hani bir lades kemiği vardı hatırlar mısınız? Kırmaya çalışırdık, tabii çıt diye kırıverirdi biri 8 biri 10 yaşında olan iki çocuktan güçlü olanı. O zaman da vahimmiş yani durum, şimdi anlıyorum. Şimdi de tavukların kemikleri ya kırık geliyor, ya da daha pişerken kırılıyor ya, bu tavuğun kemiğini satırla bile kıramazsınız. Verdik oğlanın eline güvenle. Kemirdi. Sonra da sakladık kemiği babasına göstermek için. Oğlumun babası da gerçek bir tavuk kemiği görsün değil mi!

Zaten biilyordum, biliyordum ve 2 yıla yakındır elimden geldiğince çok dikkat ediyordum ama dün, nasıl hasta olduğumuzu, nasıl zehirlendiğimizi, nasıl kandırıldığımızı, nasıl bir yiyecek terörünün mağduru olduğumuzu bir kez daha gördüm.

Bir daha herhangi bir yerden tavuk yemem. Dün yine tesadüfen bir yer buldum. Oğlum için arada o kadıncağızdan alırım belki ama ben zaten hiç tavuk yememişim arkadaş, bundan sonra da yemem.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder