5 Şubat 2012 Pazar

TOKSOPLAZMA, BİZİM OĞLAN VE BİZİM KIZ!



Eyvah bizim kızın hali ne olacak dedirtir çoğu zaman (evcil dostumuz). Bebek prematüre ise, iş çevre baskısı ve bilmişler ordusu ile daha bir karışır. Üstelik bu bilmişler, toksoplazma diye bir şeyin varlığından pek haberdar olmadan atıp tuttuklarından, bir de bunu bilseler, neler derler korkusu ile ağzınızı açıp test yaptırdık, işin üstündeyiz dahi diyemezsiniz.


Toksoplazmayı hamilelikten önce, evcil hayvanlar ile ilgili makalelerin yer aldığı bir siteden, bir başka hayvan dostu hanımın deneyimlerinden, tesadüfen öğrendim. Toksoplazmayı farkına varmadan atlatan da, kanser şüphesi ile kesilip biçilmeden önce fark eden de var. Kuruntu yapmayın ama bu linkteki gibi haberler de mevcut. (Haberin Türkçesini de bu linkten okuyabilirsiniz.) Bu tip haberleri okuyan pek çok aile, araştırıp karıştırmadan, hayatlarını baştan kurup, evcil hayvanlarını yuvasız bırakabiliyor. Ne kadar okursak okuyalım, ne kadar kışkırtılırsak kışkırtılalım, ne kadar korkarsak korkalım biz bunu tercih etmedik. Vicdanımız el vermedi diyemem çünkü böyle bir şeyi aklımızdan bile geçirmedik ki vicdanımızca sorgulansın.


Toksoplazma ile ilgili basit bir araştırma yaptığımda karşıma bu sitedeki gibi tanımlar çıktı. Sonra doktorumuza da danışıp, önlemler almaya başladım;

  • Toksoplazmadan korunmaya gebelikten bir süre önce başladım,
  • Konu hakkında doktorumdan detaylı bilgi aldım,
  • Havuç'un tuvaletini temizleme işini eşime devrettim,
  • Sokak kedileri ile aşkıma ara verdim, Havuç ile aşk yaşamaya devam ettim,
  • El temziliğme özen gösterdim, ellerimi sık sık yıkadım,
  • İş yeri kedilerimizden ve onların gezindikleri yerden uzak durmaya, onları kızdırmamaya gayret ettim.
  • Sokakta oraya buraya sürünmeden, gördüğüm her şeye dokunmadan yaşamaya çalıştım:D,

ve gebelik boyunca, belki de bunların hiç birine uymasam da yakalanma ihtimalimin düşük olduğu toksoplazmadan uzak durmayı başardım. "Kedili evde prematüre bebek"in zorlukları ile mücadele planımız ise söyleydi; 

  • Evi sürekli temiz tuttuk. Hijyen daha doğru bir laf olabilir. Bolca dezenfektan kullandık,
  • Ben bebekle ile ilgilenirken biri mutlaka evin dezenfektasyonu ile ilgilenmeliydi. Annem torun aşkıyla tüm şımarıklıklarıma rağmen bu işin üstesinden fena geldi, (bir yardımcı değil, yakınınız olmalı, biz başka birisine güvenemedik, sonra da ne kadar haklı olduğumuzu gördük),
  • Havuç ile ilgilenecek biri mutlaka olmalıydı, çünkü 15 yaşında da olsa, o bir bebekti,
  • Ben ve el kadar oğlum mümkün olduğunca steril, bir alanda yaşamaya çalıştık. Havuç'tan da, kimyasallardan da uzak kalmalıydık. Bu yüzden ilk ayı annem ve eşim dışında kimsenin girmediği bir odada geçirdik. Bu dönemde twitter benim en yakın arkadaşım oldu :D,
  • Bebeğin odasının kapısına tel yaptırdık. Bu sürgülü tel sayesinde kedimiz merakını gideriyordu ama biraz erken davrandık zira, bizimki hala odamızda uyuyor,
  • Sterilizasyon için, güvenilir markaların hastane tipi dezenfektanlarından aldık ki kedimizi sevmemize de engel olmasın hiç bir bakteri.
Yoğun bakımın son günü, oğlumuza kavuştuğumuz o anda, doktora sorduğumuz ilk soru, sanki bir suç işlemişcesine yönelttiğimiz; "bizim kedimiz var, ne yapacağız" sorusu oldu. Aldığımız cevap, işe noktayı koydu.

Dr: Kediniz vahşi mi?
Biz: Değil (şu güzellik vahşi olsa ne olur?)
Dr: O zaman problem nedir?

İşte duymak istediğimiz buydu. Biz yine de önlemlerimizi aldık çünkü her yoğun bakım ailesi gibi, biz de çok korkuyorduk,  çok endişeliydik baş başa kaldığımız bilinmezden.

Bir süre önce oğlumuz, narin kızımız Havuç'u fark etmeye başladı. Tüylerine yapıştığı gibi iki eliyle hayvancağızı "yoldu". Avuçlarını görmeliydiniz, küçük bir canavar gibiydi. Zor temizledik tüyleri ama hiç birimiz mutsuz olmadık. Biz bir hayvan ile büyüyen çocukta, hijyen ya da tüm diğer zorluklarla baş etmek için vereceğimiz özverinin karşılığını göreceğimize inandık sonuna kadar, gül gibi geçinip gidiyoruz.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder