Korkma çünkü sen neler ile mücadele ettin bu güne dek, ne zorlukların üstesinden geldin, hem çalışıp hem bebeğine yetemeyeceğine inanıyorsan, yanılıyorsun. Aslında bu yapıp yapamama meselesi değil, zor bir seçim sadece, biliyorsun! Seçtiğin ile yaşamayı, mutlu olmayı öğreneceksin.
Ben çalışırken doğum yapan, işten çıkıp, valiz hazırlayıp doğuma giden bir anneyim. Oğlum erken doğunca, bana tanınan yasal doğum öncesi dinlenme iznini kullanamadım. Doğumdan bir kaç gün önce, 40 derece güneşin altında program çektim. 31'inci haftanın ortasıydı sanırım. Bu yüzden de kızdım hep kendime, erken doğumdan kendimi suçlu gördüm.
İlk iki ay artık çalışamayacağıma emindim, çünkü oğlum çok minikti, değil dört, değil altı aylık, dokuz aylık olsa da minik kalacaktı sanki. Yapamazdım.
Üç aylık olduğunda, başta kendim, sonra ailem olmak üzere herkesin başının etini yedim. Her arkadaşım ile bu konuyu konuştum. Dönmeli miyim, dönmemeli miyim? Dönmemiş anneler vardı ertafımda ve çok mutlulardı. Dönen annelerden de çok mutlu olanlar tanıyordum. Peki ya ben, ben ne yapmalıydım. Oğlumu elimden bırakamıyordum, kimselere veremiyordum, nasıl dönebilirdim ki işe? Üstelik kim bakacaktı? Bakıcı üstüne bakıcı değiştiriyor, hiç birisini beğenmiyordum. Son geleni de göndermiştik ve artık sadece iki hafta kalmıştı işe başlamama. Yeni biri başladı. Can havli ve içimde aniden gelişen güven duygusu ile attım oğlanı ilk gün bir, ikinci gün iki, haftanın sonunda üç saatliğine bakıcının eline. Oğlan durdu sandım, bir kaç kez feryadına denk geldim kapının dışında. Yok, olmadı yapamadım, anlamamıştı bakıcı oğlumu. Üstelik, annem inanılmaz iyi ve sevilen bir insan olmasına reğmen, anlaştığımız zamanların anlaşamadığımız zamanlardan çok olduğu bir anneydi. Doğumu takip eden ilk haftalarda müthiş bir tartışma ile kadını evine göndermiştim. Dayanamadım, ondan başka birine güvenmeme imkan yoktu. Aradım, geldi. Önce sadece bir süre bakıcının başında duracaktı. Sonra bakıcıya güvenmemekte 10.000 kere haklı çıktım. Bakıcı gitti. İşe başlama günüm geldi. O pazartesi, oğlum ve annemin büyük sınavı başladı. Bu sınavı nasıl geçtiklerini de yazacağım ama şimdi benden bahsedelim.
Bu süreci en çok zorlaştıran kişiler, acemi emziren annenin hayatını zinadana çevirenlere benzer. Sanki sen bilmiyorsun, atlayıvermişsin de onun söyleyeceği o çok önemli şeyi, hatırlatıp sana, kahraman olacakmış gibi konuşurlar. Ortak özellikleri çoktur;
her ana bu klüp ile kavga edecektir |
-Aaaa daha küçükcük bebeği nasıl bıraktın,
-Onun sana en çok ihtiyacı olduğu zaman,
-Emzirmiyorsun o zaman,
-Ahhhh yazıııııkkkk, zavallııı
-Senin yerinde olsam çalışmazdım,
-Çok mu kötü maddi durumunuz,
-Benim durumum olsa, çalışmazdım,
-E baksın sana kocan, bakmıyor mu? vb.
Şimdi okurken yuh saçmalama diyor olabilirsiniz ama bunların hepsini duydum, bizzat bana da söylendi, çevremde de gördüm. Önce kendimle, sonra kararımla ve en son da bunlarla mücadele ettim işe başlama sürecimde. Çok az ağladım, kendime güvendim, annem sağlam olduğu, oğluma bakacak güçte olduğu için şükrettim (kabul ediyorum hormonların etkisi ile çok kez riyakarlık da ettim), yoğun iş hayatına kendimi akıntıya bırakır gibi bıraktım...
İlk haftalarda, her sabah oğlumu emzirdim, işe gelip süt sağdım, saat 12:00'yi gösterir göstermez eve gidip oğlumu emzirdim. İşe dönüp süt sağdım, 16:30'da çıktım, hemen eve gittim onu emzirdim. Böylece annem oğlumu yalnızca iki ya da üç kez biberonla besledi. Günde en az 6 kez emiyordu hala. İşim çok zor, süt sağma mesaisi ise çok yorucu ve yoğundu. Alıştım... Alışamadığım tek şey, kokusuna uzak olmak oldu. Fotoğraflarına baktım sürekli.
Sonra kısa öğlen aralarında acıkmamaya başladı, ben de ilk sütü iş yerinde değil, öğlen arasına dek sabretim evde sağmaya başladım. Sağım mesaisi azaldı ama zamanım da azalınca, strese girdiğim için sütüm az çıkmaya başlamıştı. Çok üzülüyor, yoğunluğuma bağlıyordum. İş yerinde sadece bir kez sağıyordum artık. Eve gelip emzirmeye devam ettim.
Bu ayın ortasında, artık eve gitmemeye başladım. Sütüm de otomatik olarak neredeyse iki katına çıktı. İş yerinde çok rahat ve temiz bir ortamda, müzik eşliğinde sağabiliyordum. Bu da eve gitmemeye alışmamı kolaylaştırdı. Bizimki çok aramadı beni. Ben çok aradım. Akşam eve koşa koşa gittim. Bir kez iş yerinde süt sağıp sonra eve gittiğimde sağdım. Oğlum artık 6 ayını geçmişti ve geceleri anne sütünü kaşık maması ile karıştırmaya başlamıştık. O yüzden uyumadan önce emmiyor beni süt sağma makinesi ile baş başa bırakıyordu. Keza gece de mutlaka bir kez sağmak durumundaydım. Günde 3 kez süt sağıyor, 3 kez de emziriyordum artık. Hala sitem ediyorum. Şu annene bir kolaylık yap diyorum, ıhhh mıııh anneannenin omuzuna kaçıyor. Geceleri ve gündüz işe gelmeden hala emiyor. Henüz ek besine geçmedik. Ane sütü ve gece kaşık maması ile devam ediyoruz. Beslenme sürecini böyle böyle oturttuk.
Sırada özlem ve aniden çökecek yoğun iş yükü ile başa çıkmak vardı.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder